BURSA (İGFA) – Bütünsel Yaşam Koçu, Ruhsal Uygulama ve Kişisel Gelişim Uzmanı Kübra Demirbağ disleksiyi bir öğrenme güçlüğü olarak anlattı. Disleksinin doğuştan olmasına rağmen ilkokul çağında okuma yazma öğrenirken ortaya çıktığını vurgulayan Demirbağ, “Disleksik çocukların okuma yazma ve matematik becerileri akranlarına göre daha düşüktür. Ancak bu çocuklar zihinsel engelli değildir. Bu çocuklarda bir tür el becerisi eksikliği var. Yani bu çocukların farklı öğrenme becerileri var, farklı bir teknikle öğrenmeleri gerekiyor. Bu tanıya sahip çocukların nasıl ve hangi teknikle öğrenebilecekleri araştırılmalı ve bu şekilde eğitim almalıdırlar. Tedaviye başlamadan önce çocuğun hangi alanlarda sıkıntı yaşadığı tespit edilmelidir. Disleksik çocukta yaşına göre geri kaldığı noktalar belirlenmeli ve “öğrenmeyi öğretme becerisi” kazandırılmalıdır. Disleksinin bir hastalık olup olmadığı günümüzde hala tartışmalıdır.
OKUMA GÜÇLÜĞÜNÜN BELİRTİLERİ
Disleksinin ilaçla tedavi edilemeyeceğinin altını çizen Kübra Demirbağ, “Profesyonel bir eğitimci nasıl anlayacaklarını belirlemeli ve onları o yönde eğitmeli. Disleksi aileler ve okul yöneticileri tarafından tam olarak bilinmediği için bu çocukların zihinsel engelli ya da düşük IQ’lu oldukları düşünülmektedir. Ancak bu çocukların zekası sıradan hatta yetenekli olabilir. Ancak gerekli eğitimi almazlarsa ve öğrenmeyi öğrenme yeteneğine sahip olurlarsa potansiyellerinin altında performans gösterirler. Performansı düşük olan bu çocuklar, yetişkinliklerinde okulda ve aile içinde hırpalandıklarında saldırgan davranışlar sergileyebilirler. Öğrenme hızı okuduğunu anlama açısından yaşıtlarına göre beklenenden düşüktür. Okuma güçlüğü, disleksinin en değerli özelliğidir. Disleksi için farklı eğitim teknikleri vardır. Ancak tanı erken konulmalı ve tedaviye erken başlanmalıdır. Bu formda disleksili çocuklara yeterli bir eğitim sağlanabilmekte ve yaşıtlarından geri kalmaları engellenmektedir.
